Basın Bültenleri

YDA Group Yön. Kur. Bşk. Hüseyin ARSLAN: “Altyapı için en uygun araç İslami Finansman”

Dünya Bankası’nın Washington’daki IFC Merkez binasında düzenlenen, uluslararası finans aktörlerini ve pek çok önemli ismi bir araya getiren “Küresel Altyapı Forumu” kapsamında Türkiye’nin uzun vadeli planları, altyapı projeleri ve yatırım fırsatları da masaya yatırıldı. Dünya Bankası Başkanı Dr. Jim Yong Kim, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Çin Halk Cumhuriyeti Maliye Bakanı Jiwei Lou, Kolombiya Maliye Bakanı Dr. Mauricio Cárdenas ,Uluslararası Finans Kurumu ( IFC)’nun CEO’su Philippe Le Houerou, Avrupa İmar Kalkınma Bankası (EBRD) Başkanı Suma Chakrabarti, İslam Kalkınma Bankası (IsDB) Başkanı Dr. Ahmad Mohamed Ali Al Madani, Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) Başkanı Jin Liqun, Avrupa Yatırım Bankası (EIB) Başkanı Dr. Werner Hoyer, Afrika Kalkınma Bankası ( AfDB) Başkanı Dr. Akinwumi Adesina, BRICS Yeni Katılım Bankası (NDB) Başkanı Kundapur V. Kamath gibi pek çok önemli ismin katıldığı forumun panelistleri arasında yer alan YDA Group Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan, Türkiye’deki altyapı yatırımlarının finansmanı, katılım bankalarının ve islami finansmanın önemi konularında bilgi verdi.

Türkiye’den Tek Davetli Panelist

Türkiye’den tek davetli panelist olarak foruma katılan Hüseyin Arslan; Dünyanın birçok ülkesinde hem kısa hem de uzun dönemde büyümenin itici gücünün altyapı yatırımları olduğuna değinerek; altyapı yatırımlarını yarının büyümesinin tohumları olarak nitelendirdi ve Türkiye’deki büyük altyapı yatırımları hakkında bilgi verdi. Türkiye ekonomisinin, başta AB olmak üzere ticaret ortaklarındaki durgunluk, para piyasalarında ve faizlerde yaşanan volatilite, yaşanan seçimler, bölgedeki artan jeopolitik gerginlikler, vb. yerel ve küresel birçok belirsizliğin ve bunlara bağlı risklerin eş zamanlı olumsuz etkilerine rağmen, 2015 yılını gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülke ekonomisinden pozitif ayrışarak görece yüksek bir büyüme ile geride bırakabilmeyi başardığını belirten Arslan; Türkiye’nin, ülke ekonomisinin şoklara karşı dayanıklılığını, yapısal dinamiklerinin ve finansal sisteminin gücünü ve sürdürülebilir büyüme potansiyelini bir kez daha ispatlamış olduğunun altını çizdi. Türkiye’nin yatırım için cazip bir ülke olduğunu, bölgenin parlayan yıldızı olduğunu ve uzun vadede de geleceğinin çok parlak olmasından dolayı erken hareket eden yatırımcıların avantajlı olacaklarını belirten Arslan konuşmasında şunları söyledi: “2014 yılı Dünya Bankası raporunda belirtildiği üzere Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında kamu-özel sektör işbirliğinde en çok altyapı yatırımı yapan ikinci ülke olmuştur. Havalimanı sayımız 2002 yılında 25 iken 2015 yılında 55’e çıktı. 13 yılda 10 Bin km. demiryolu tamamen yenilendi, karayolunda Türkiye Dünya 13.sü konumunda. Türkiye’de, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 13 yılda çok büyük bir sıçrama yaptı ve 2023 yılı hedefleri kapsamında da yaklaşık 700 Milyar USD’lik büyük bir altyapı yatırımı söz konusu olduğunu görüyoruz. Ana borç paketinde bir şekilde çözüm bulunuyor, ancak bu çaptaki yatırımlarda finansmanın sağlanması için yaklaşık %25 öz kaynak ihtiyacı olduğunu düşünürsek, kamu özel sektör ortaklığı projelerini de göz önüne alarak öz kaynak bulunmasında sıkıntı yaşanacağını tahmin etmek zor değil. Bu noktada bizler yatırımcılar olarak yabancı yatırımcılarla işbirliği yapmaya çalışıyoruz. Elbette, uluslararası piyasalarda Türkiye’ye güven duyulması, Türk işadamlarının ve projelerinin itibarının yüksek olması bizler için büyük avantaj.

2023 projeksiyonunda PPP olarak bilinen Kamu Özel İşbirliğiyle gerçekleştirilen sağlık yatırımları ve bankacılık sektöründe faizsiz bankacılığa yönelik yatırım istekliliği de ön plana çıkıyor. Hali hazırda tüm bankacılık sektörü içinde yaklaşık %6 paya sahip olan faizsiz bankacılığın 2020’ye kadar yüzde 20’e yükselmesi gerekliliği ekonomi yönetimi tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Türk Hükümeti’nin çok büyük destek verdiği ve yatırım yaptığı İstanbul Finans Merkezi Türkiye’yi orta vadede bölgesel bir finans merkezi, uzun vadede ise küresel bir finans merkezi yapması planlanan bir proje. Başta Ziraat Bankası olmak üzere Türkiye’nin üç dev kamu bankası katılım bankası kurarak bu anlamda da destek veriyor, Ziraat Katılım Bankası çok hızlı şekilde projelerine başladı, Vakıflar Genel Müdürlüğü katılım bankası kurdu ve Halk Bankası da katılım bankası kurmak için onay aldı.

Altyapı Finansman İhtiyacını Karşılayacak En Uygun Enstrüman İslami Finansman

Dünyada 2030 yılına kadar yapılacak olan altyapı yatırımlarının değeri 57 Trilyon USD. 16 Trilyon USD’lik kısmı Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılması beklenen yatırımlar. Sadece Ortadoğu’da yıllık 100 Milyar USD’nin üzerinde finansman ihtiyacı var. Bu ölçüde bir yatırıma, konvansiyonel bankaların uzun vadeli finansman sağlamakta zorlandığı bir gerçek. Çünkü konvansiyonel bankaların önünde de BASEL-3 gibi kriterler ve uzun vadeli finansmandaki riskler var. Dolayısıyla ortaya finansman ihtiyacının karşılanması açısından büyük bir boşluk çıkıyor. İşte İslami finansman da bu boşluğu dolduracak en uygun finansal enstrüman. İslami finansmanın yapısal modeli varlığa dayalı bir model, altyapı yatırımları da varlığa dayalı olduğu için islami finansman en uygun seçenek. Petrol ülkelerinin fonlarını ve bireysel Müslüman yatırımcıların birikmiş olan yatırımlarını altyapı yatırımlarına kanalize etmek açısından da çok doğru bir model. Dünyada çok hızlı büyüyen islami finansmana yatırımcı gözüyle baktığımızda, çok eski bir model olmasına rağmen son 15 yılda uluslararası finans dünyasına entegre olmaya başladığı için tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. Ek maliyet getirmeyen, dokümantasyonlarda zorluk yaşanmayan bir finansal enstrüman. Hem islami finansman sağlayıcıların hem de uluslararası finans aktörlerinin hibrit modeller , yeni inovatif finans enstrümanları üzerinde çalışmaları gerekiyor.

İslam Kalkınma Bankası’nın Dünya’daki İlk PPP Sağlık Projesi ve Türkiye’deki İlk Özel Sektör Proje Finansmanı

Ülkemizde de altyapı projelerinin finansmanı konusunda farklı finansörlerin ve yeni finans enstrümanlarının değerlendirilmesi çok önemli. Buna en güzel örnek, tamamen uluslararası bankalarla sağladığımız PPP modeliyle yapacağımız 838 yataklı “Konya Karatay Entegre Sağlık Kampüsü” projesinin proje finansman anlaşması gelmektedir. 265 Milyon Avro’luk 18 yıl vadeli Yatırım Kredisi Sözleşmesi’ni EBRD, İslam Kalkınma Bankası (IsDB), Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası (BSTDB), Siemens Bank ve Unicredit Bank ile uluslararası finansman anlaşmasını 2015 yılının son döneminde imzaladık. Toplam yatırım değeri 350 Milyon Avro olan proje bu kredi anlaşmasıyla, İslam Kalkınma Bankası’nın doğrudan katıldığı ve konvansiyonel ile islami finansmanın birlikte sağlandığı Türkiye’deki ilk proje olma özelliğini taşımaktadır. Bugüne kadar Türkiye’de hiç yapılmamış bir finansman anlaşması gerçekleştirdik; bu proje İslam Kalkınma Bankası’nın dünyadaki ilk PPP sağlık projesi ve Türkiye’deki ilk özel sektör proje finansmanı. Bu açılardan gerçekten çok önemli bir finansman anlaşması, çünkü Türkiye’nin önünde daha çok yapacağı altyapı projesi var, bu projelerin hayata geçirilmesinde yol gösterici olacağına inandığımız farklı finans modellerini ülkemize kazandırmanın ve yeni finansörler bulmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Türkiye’deki Katılım Bankacılığı Model Olabilir

İslamiyet ticareti teşvik eden, iktisadi sistemi, ticaretin temelini doğruluk ve dürüstlükle hizmet anlayışı üzerine kuran yüce bir dindir. İslami Finansman da; temeli İslamiyet’teki dini prensiplere ve etik değerlere dayanan son derece doğru bir sistematik bütündür. Müslüman bir işadamı olarak, böylesine doğru temellere sahip ve uluslararası finans dünyasında hızla büyüyen bu enstrümanda terimsel olarak bir değişime gidilmesinin, gelişimine katkı sağlayacağına ve Müslüman olmayan ülkelerde de entegrasyonunun hızlanacağına inanıyorum. Tanımlama yaparken teolojik terminolojiden arındırarak, “Varlığa Dayalı Bankacılık (Asset Based Banking)” veya “Katılım Bankacılığı (Participatory Banking)” gibi nitelendirmeler kullanılabilir. Türkiye’de katılım bankacılığı adı altında sistem son derece iyi bir şekilde işlemekte, bu nedenle de model olarak alınabileceğini düşünüyorum .”